OYUNUTUK  
  Ana Sayfa
  İletişim
  Oyun İncelemeleri
  => Alan Wake -Yılın Oyunu
  => Max Payne 3
  => DİRT Showdown
  => Rayman Origins
  => L.A. Noire:Complete Edition
  => Need For Speed: The Run
  => Mass Effect3
  Ziyaretçi defteri
 Copyright © 2012 | Designed by muybueno 


Bugün 6 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!
Need For Speed: The Run
NEED FOR SPEED:THE RUN/KOŞ JACK KOŞ!

Need for Speed serisi, ilk oyundan bu yana birçok değişiklik gösterdi. Yeri geldi polis kovalamacalarına karıştık, yeri geldi polis olduk, yeri geldi modifiye yaptık. Ancak görünüşe göre bu sefer Black Box farklı bir şeyler denemek istemiş.

Need for Speed: The Run’la ilk oynama şansını, geçtiğimiz aylarda yapılan FIFA 12 Türkiye Lansmanı’nda bulmuştum. Biraz zorladığımız Aral yetkilileri, orada bulunan demo diskini PS3’e takmamıza izin vermişler ve kısa da olsa bir demo oynamıştık. Ancak şimdi oyunun tamamını oynadığımızda görüyoruz ki demo sadece buzdağının suyun üstünde kalan kısmıymış. Peki ya suyun altında kalan kısmı ne kadar büyük?


Mafyadan kaçarken yarışa tutuldum

NFS: The Run bir maraton yarış oyunu aslında. Jack Rourke adındaki bir yarışçıyı canlandırıyoruz. Başı mafyayla derde giren Jack’in, bu dertten kurtulması için San Francisco’dan New York’a kadar süren bir sokak yarışını kazanması gerekiyor. Bu yarış sırasında da arkadaşı Sam ona yardım ediyor. Yarış sırasında da diğer yan karakterleri tanıma fırsatımız oluyor. Ancak hikaye o kadar detaysız ki, olmasa bile daha iyi olabilirmiş. Split/Second’da bile tam anlamıyla bir hikaye olmamasına rağmen, oyun oldukça eğlenceliydi. Black Box’un amacını kavrayabildiğimi söyleyemem. Acaba “FrostBite 2.0 motorunun her yönünden yararlanalım, karakterleri de modelleyelim” mi dediler bilemiyorum.

San Francisco’dan New York’a süren bu yarış, aslında oyunda bölüm bölüm işleniyor. Bu da tam bir uzun yol havası yaratmaktan uzaklaştırıyor. Çeşitli yarış modları mevcut. Bu modlar karışık bir sırayla geliyor. Örneğin bir bölümde bitiş çizgisine ulaşmadan belli bir sayıdaki yarışçıyı geçmeniz isteniyor. Bir diğerinde ise zamanınız bitmeden yarışı bitirmelisiniz. Battle Races adı verilen yarışlarda ise her yarışçıyı geçmeniz için size belli bir süre tanınıyor ve o süre bitmeden önünüzdeki yarışçıyı geçmeniz isteniyor. Genel olarak bu yarış modları size farklı sıralarla sunuluyor ve monoton olmaktan çıkıyorlar.

Yollarda bulurum seni

Konu ABD’yi uçtan uca geçmek olunca, karşımıza birçok farklı parkur da çıkıyor. Rocky dağlarından tutun, Chicago’nun mahallelerine, ABD’nin güneyindeki uzun düzlüklere, farklı birçok parkur NFS: The Run’da mevcut. Yarıştığınız her yerin, kendisine göre bir hava şartı ve yol tipi mevcut. Bu da farklı parkurlarda farklı araçlar kullanmanızı gerektirebiliyor. Ancak bu sadece işinizi kolaylaştırıyor. Çünkü baştan itibaren araç değiştirmeden de bu parkurların üstesinden gelmeniz mümkün. Sadece yeteneğinize kalmış. Yollarda ilerlerken trafiğe dikkat etmeli, uçurumlardan aşağı yuvarlanmamalısınız. Eğer sert bir şekilde trafikteki araçlara çarpar, uçurumlardan yuvarlanır ya da ağaçlara kafadan girerseniz, bu kaza yapmanızla sonuçlanıyor. Kazalardan bir önceki kontrol noktasından devam etmeniz içinse 5 hak tanınıyor.  Bazı bölümlerde ise yuvarlanan kayalar ve benzeri engeller aniden karşınıza çıkabiliyor. Bu da adrenalin oranını yüksek tutmak için birebir.

Oyuna başlarken bir araç seçiyorsunuz. Sonrasında ise araç değiştirmek için benzin istasyonlarına girebiliyorsunuz. Ancak buradaki bir sorun da, bazı parkurlarda benzin istasyonu bulunmaması. Yani bazı yarışlarda takılıp kalabilir ve sürüş yeteneğinizle bölümü geçmeniz gerekebiliyor. Araçlara geri dönmemiz gerekirse, The Run’da geniş bir araç seçeneği sunulmuş. Spor araçlardan beygir gücü kuvvetli araçlara birçok seçenek mevcut. Ancak yarışlar genellikle hızınızı dengelemenizle ve doğru yerlerde fren yapmanızla ilgili. Ayrıca yarışlarda her araç geçtiğinizde ya da her yol engelini aştığınızda size belli oranda bir tecrübe puanı sunuluyor. Ancak bu puanın, Autolog profilinize yeni ikonlar ve arkaplanlar almaktan başka bir artısı bulunmuyor. Kısacası gereksiz bir level özelliği konulmuş.



Need for Speed: The Run’ı diğer yarış oyunlarından ayıran şey ise ara sahneler. Ara sahneler tam anlamıyla FrostBite 2.0 motorunun imkanlarından yararlanmış. Karakter modellemeleri, daha önce hiçbir yarış oyununda görmediğimiz kadar iyi. Ancak animasyonlarda bazı problemler olduğunu söyleyebiliriz. Yine de göze güzel görünüyorlar. Özellikle bu ara sahnelerde oyuncunun da etkileşimi olan sahneler olması ilgi çekici. Örneğin bir sahnede polislerden koşarak kaçarken bolca tuşa basmanız istenebiliyor. Bu gibi interaktif sahneler güzel işlenmiş. Ancak hikâye olmayınca “Ben neden burdayım?” sorusunu sorup duruyorsunuz.

Tek başına nereye kadar kaçabilirsin?

Çoklu oyuncu modundan bahsetmek gerekirse, tek kişilik moddan daha eğlenceli olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bazı kısımları kilitli olduğu için, öncelikle bu kısımlarla ilgili sizden yapılması istenenleri yapmanız gerekiyor. Yine de zamanla bu kilitli kısımları da çoklu oyuncu modunda oynayarak açıyorsunuz.


Grafikler de aynı ara sahneler gibi Battlefield 3’le bize sunulan grafik motorunun meyvesini yiyor. Çevre tasarımları oldukça iyi. Ancak oyun Shift kadar iyi gözükmüyor belirtelim. Sesler konusunda çok bir şey söyleyemiyorum. Çünkü dialoglar sınırlı, hikaye konusunda fazla bir destekleri yok. Araç ve çevre sesleri de alışıla geldik Need for Speed kalitesinde. Müzikler konusunda iyi seçimler var, ancak yine de isteneni verebilmiş değil.

Kısacası Need for Speed: The Run, barındırdığı potansiyeli iyi yansıtamıyor. Kaliteli bir yarış oyunu olmasına rağmen, bir klasik olma şansını kaçırıyor. Daha kaliteli ve detaylı bir hikaye, eğlenceli bir oynanış sunsaydı, puanını daha da yukarı çekebilirdi. Ancak bütün bu eksilerinin yanında, yarış oyunu açlığı çekenler için yeni bir Need for Speed sizi bekliyor. 



 
   
 Copyright © 2012 | Designed by muybueno 


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol